Gel otur yanıbaşıma dostum, bu gece sadece ben konuşacağım.
Hani o hayatımda hatırladığım ilk fotoğraf karesi var ya, hani o İstanbuldaki badem ağacı...Sanki o resimle başlıyor tüm hayat. Başladıkça büyüyorum, büyüdükçe kirleniyorum, kirlendikçe boğuluyorum.
Ölüm birden değil, ağır ağır geliyor Arçibıl.
İçimden atmaya çalıştığım, içimden atamadığım "keşke"lerimle sarılıyor dört bir yanım; dört bir yanım kocaman bataklık. Adım atmaya korkuyorum. Biliyorum ki attığım ilk adımda boğulacağım. Ve yine biliyorum ki durduğum yerden ölümü seyretmek beni daha da öldürüyor.
Bu gecenin kaçıncı sigarası bu, bilmiyorum. Sanırım gırtlağımı "sikmek" derin bir haz veriyor şimdilerde.
Ağız dolusu ağlamak istiyorum, ağız dolusu kusmak, ağız dolusu "siktir"ler çekmek.
Kim olduğumu, ne olduğumu hatırlamaya çalışıyorum bazen. Filmi geri alıyorum ve başlangıç o badem ağacı. Sonunu görmeyi beceremediğim kabuslar her seferinde.
"Sigaranın dumanı gene büklüm büklüm kıvrıldı aziz dostum"
Kaçıp gidesim var artık bu hayattan, bu hayat birkaç ademoğlu ve bir badem ağacı. Kendime yukarlardan bakasım var, kendime gülesim, kendime küfredesim ve en çokta ağlayasım. Dünyaya bakıyorum gökten; başım dönüyor. Dünyanın içinde duruyorum, olduğum yerde kalıyorum, gözlerimi kapatıyorum; başım dönüyor.
"Gitme oğlum, kal olduğun yerde" diyorum kendime, kendim dediğim birkaç milyar hücre ve aciz bir ruh.
Ölüyorum lan, "çek çıkar" beni diyesim varken sana biliyorum ki seni de yavaş yavaş öldürüyorum her kelimemle.
"Affet beni aziz dostum"
Etrafımda ölü bedenlerin özgür ruhları dolaşıyor, "Hadi" diyorlar, "Hadi ait olduğun yer burası". Ellerimi uzattığımda tek hissettiğim mutlak soğuk ve bu histen nefret ediyorum.
Yalvarıyorum lan sana, çek çıkar beni. Artık ayakta duracak gücüm kalmadı.
"Ölüm bizi ayırana dek aziz dostum, benimle kal. Korkuyorum."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bir göz atayım hele neler neler yazmışsın