2 Şubat 2024 Cuma

Sen şimdi...

Kendini önemsemezsin bilirim. 
"Ne var ki bunda" der geçersin belki. 
Küçük bir operasyon demişsin. Demişsin de seni sensiz yaşayanın içinde bir gariplik işte. 
Sen iyi ol hep. 
Keşke uyanınca ilk görebildiğin olsaydım bugün. 
Yara izlerinden ve alnından öpüyorum.

19 Ocak 2024 Cuma

Karalamalar - 2

Zeus Olympos dağında sinirle asasını yere vurdukça şimşekler çakıyordu kainatta, biz seninle yeryüzünün dokuzuncu katında ten tene kavuşup bir oluyorduk.

Bilmiyorduk tanrıların, hayatın ve insanların iç çekişlerini,

Belki de bilmek istemiyorduk.


Ah Helen !

Ah minyonum, sırnaşık kedim, sevgilim.

Ah yaralarını öpmeye doyamadığım.


Boş bir mezarda sırt üstü yatıyorum şimdi. "Yaşıyorum" oyunu oynuyor, öleceğim günü bekliyorum.

Hani üzerime tonlarca toprak atılsa, hani tüm yanardağlar patlayıp lavlarını akıtsa sesim çıkmadan ölecek gibiyim.

Hani "Yer yarılsa", hani "Gök delinse de kaybolsam", bugünlerde sık sık söylediğim.

Yaşıyorum ama sensizim.




9 Ocak 2024 Salı

Karalamalar - 1

Duymak isteyip duyamadıklarımız mı yakıyor canımızı,

Yoksa söyleyemediklerimiz mi ?

Her iki durumda da yoksun.

Huzursuzum,

Huysuzum...


Bir meyve uğruna yorma beni sevgilim,

Ben Adem değilim * 

 



*Huzur içinde uyu Cüneyt.

Yazdıklarının üzerine asla ekleme yapılamayacağından eminim.

5 Ocak 2024 Cuma

Arçibıl'la Sohbetler Serisi - Vol XI - Göç (The Last Part of the Life)

 Arçibıl, olum nerelerde takıldın kaldın yine ?

 Arçibıl: Abicim bakıyorum öyle, içim çekile çekile.

Neye bakıyorsun olum ? Manyak mısın ? Hadi toparlan çabuk geç kalıyoruz.

 Arçibıl: Buna be abi. Herşey ne kadar gerçekti oysa.

Ne yalan söyleyeyim, bu kez ben bile inanır gibi oldum. Neyse hadi çok takılma öyle şeylere. Unutma biz yoktuk zaten, her şey sanrılarımızdan ibaret. Geçmiş hayatlar yok, koku yok, O yok.

Arçibıl: Biliyorum abicim, bu kez biliyorum. Özür dilerim, benim suçum. Hani olur zannetmiştim.

Senin kafanı sikmek lazım Arçibıl, kafanı dağıtmak lazım. Ulan sana kaç kez söyleyeceğim, kaç kez toparlayacağım daha seni. Hadi toparlan bir yandan, fazla zamanımız kalmadı.

Arçibıl: Abicim diyecek bir şeyim yok bu kez sana. Pişmanım desem, affetsen.

Bu kez sana kızmıyorum. Seni azat ediyorum üstelik. Artık özgürsün, dilediğin yere git.

Arçibıl: Abicim yapma, yalvarırım yapma. Bak söz hep senin sözünü dinleyeceğim artık.

Artık uşak falan değilsin. Sadece dostumsun, yegane içsesim, hayat yoldaşım. Gözlerin buğulanmasın. Hadi hızlı ol.

Arçibıl: Abi be, yine konar mıyız bir yerlere. Yine güler miyiz ?

Bilmiyorum dostum. Artık ne yaparız bilmiyorum. Bildiğim tek şey bir an önce göçe başlamamız lazım.

Arçibıl: Abi ben toplandım. Hazır mısın ?

Dur dur, şu son cümleleri atıyorum sırt çantama. Sonra yola çıkabiliriz. 

...

Hadi bakalım, ben tamamım.

Arçibıl: Abi son kez şöyle bir kolaçan mı etsek arkamızı ?

Arkana dönüp bakmak yok dostum, dönersen mutlaka sana dokunacak bir şeyler bulacaksın.

Göçümüze başlayalım, hayatımıza karanlık gelmek üzere... 


4 Aralık 2023 Pazartesi

Senden geçişim, Sana kaçışım...

Karşımdaydın öylece, 11 yıl önce. 
Gittin. 
Doğrusu gitmeyi sana yüklemenin puştluğu değildi bu. Öyle olmalıydı belki... 
Gittin ama bir türlü bitmedin. 
Yoktun belki yanımda, sağımda, solumda. 
Gözlerimi kapatıp sayıyordum sonsuza kadar, saklandığın yerden çıkmıyordun. 
Boşa bakmaktan kan çanağına dönmüş gözlerim patlıyordu çanak çömlek yerine. 
Dünyamda yokken içimde yeşerip büyüyordun, belki kendini bile bilmeden. 
O denli büyüyordun ki içimden taşıyordun; bedenimi, ruhumu kaplıyordun. 
Sonra apansız, Sonra en olmaz dediğimde geldin. 
İçimdeki senden dünyamdaki sana yüzümü döndüm: 

Hoşgeldin, 
Hoşgeldin Sevgilim.

26 Şubat 2016 Cuma

Bu Bir Veda Havasıdır

Tam bir hafta oldu haberini alalı...
Sen yoktun, artık olmayacaktın.
Durdum,
Durgunlaştım,
Ufka bakakaldı gözlerim, nemlendi.
...
Hassiktir, böyle bir girizgah yapacağımı mı zannediyorsunuz.
Gidiyor tipini siktiğim !

Gözünü, kulağını, tüm uzuvlarını,
Beyazını, karasını, her rengin alasını,
Gelmişini, geçmişini, tek tek hepsini,
Bedenini, ruhunu, her hücre grubunu...
Gidiyor bu dünyanın tanıdığı en büyük orospu çocuğu,
Gidiyor suratını&sıfatını siktiğimin meymenetsizi,
Gidiyor onca insanın baş belası.
Gidiyor "Müdür" ünvanlı makamsız götveren.
Bayram yeri bugün amk içim içime sığmıyor.
Ağız dolusu kusmak istiyorum hırsımı.
Sadece kusmak da değil amk.
Bu yavşağı sırtüstü yatırıp, salıncak kurup ağzına sallana sallana sıçmak mesela.
İşemeli sıçmalı partilerin baş bokyiyicisi yapmak iti.

Şimdi;
Siktir git ruhunu siktiğimin orospu çocuğu !




 

15 Şubat 2016 Pazartesi

The End

Hani bazı şeyler derin yaralar bırakmıştır da tekrar denemeye cesaret edemezsin.
Bir an gözünün önüne, aklına, düşüne değecektir sureti; yok olmaz, yapamazsın.
Hayat tarifsiz bir kıştır artık.
Üşüyorsundur.

Oldu bu kez.
Seni yakacağımı bile bile izledim cesaret ederek o filmi .

Hiç olmamış,
Ve hiç olmayacakların anısına saygıyla.



- The End -

14 Ocak 2016 Perşembe

Anlat(ma)

Sorsam sana,
Anlat bana kendini; Hatun, Kadın, Ey Tanrının yarattığı en güzel Ruh...
Hani cümlelerinde geçmese sensizlik.
Ne bir sigara içimlik hayatıma uğraman,
Ne yılın en kurak zamanında perdeyi bir anlık havalandıran bir rüzgar kadar hissetmem ferahlığını.
Yüzümü güldürmeni, yüzünü, gülmeni, elmacık kemiklerini ve tüm uzuvlarını.
Çıkar at bedenini de.
Ruhun; o zaten içimde, ıssızımda başına buyruk.
Nasıl anlatırsın ki kalan koca boşluğu bana...


28 Aralık 2015 Pazartesi

Zeynep vs Didem

Vücudunu saran dar elbisesinden ileri fırlayan, düzene başkaldıran, asi, iri, diri, öhmm memeleri ile yürüyerek geldi Zeynep. Dudaklarının kırmızısını dişleri ve dili ile hafifçe yokladı karşımda.
"Buyurun Pantolon Balığı Bey" dedi, "Krediniz onaylandı".
Sonrası uzun bir imza maratonu...
İlk imzam ile son attığım imza arasındaki benzersizliğe şaşırmış gibi yaparak kıkırdadı.
Memeleri masanın üzerine gelecek şekilde yaslandı, "Biliyor musunuz bende arabamı değiştirmek istiyorum" gibisinden birşeyler geveledi. Geveledi diyorum, gözüme gözüme soktuğu memeleri beynime ulaşıp oradan iç kulağıma uzanmıştı bile; görmüyor, duymuyor, işitmiyordum.
Arada duyabildiğim sözler olmuyor değildi hani:

Z:Hava yastığı benim için önemli.
PB: Bence de, dedim. İkisi de çalışır durumda değil mi ? Arada bir kontrol ettirin.
Z: Aaa dedi, sadece iki tane olduğunu nereden biliyorsunuz, araba işlerinden iyi anlıyor olmalısınız.

"Ulen ikisini de gözüme soktun" diyemedim." Eh" dedim "Anlarım biraz".


Zeynep arabasını anlatıp ben de memelerine dalmışken yan taraftan bir ses daha duyuldu. "Didem Hanım ehehe" sesleri ile adını tahmin, tahlil vs etmeye gerek kalmadı. 

Analiz :
Didem. Boy 165-167 cm. Kilo 52-55kg. Gözler kahverengi, saçlar kestane. Vücut beyaz. Kuvvetle muhtemel İç Anadolunun çorak topraklarında ılgıt ılgıt esen rüzgar....Eeeeh boşverin. 
Memeler 80, kıç güzel.

Didem ve banka müşterisi önce sosyalizmden başladılar, kominizme kadar uzandılar. Belli ki Marx hakkında az da olsa fikirleri vardı. "Kahrolsun vahşi kapitalizm" dediler. Halkların kardeşliği ve gelir adaletsizliği ektiler bir tutam.
Konu ilgimi çekti, Zeynep memelerini masadan çekti.
"Kapitalizmin göbeğinde kapitalizme giydiriyorsunuz, farkındasınız değil mi ?" dedim. Didem gülümsedi.

Analiz 2:
Dişler iyi durumda, görülen kısımlarda implant yok, sigara lekesi, sararma mevcut değil.

Ne kadar süre geçti hatırlamıyorum...
Son hatırladığım Didem arabasını yıkamacıya verdikten sonra üzerine sürdükleri koruyucudan, ben önceki arabamdan dem vururken Zeynep'in memelerini masaya vurup "Rest" demesiydi.


Edit: Didem'in bacaklarınında şahane olduğu bankaya ikinci ziyaretimde tarafımdan tescillendi.