6 Ağustos 2014 Çarşamba

Ramazan Bayramı vs. Kazım Kartal

Long long time ago, i can still remember
VHS kasetleri bilen bir kuşağın neferleriydik biz ve Alman ırkının biyolojisini iyi bilirdik. Ergenliğin etrafımızı çepeçevre sardığı zamanlarda tanıştık erotik film oynatan sinemalarla: "İki film birden".



Bir Ramazan Bayramıydı...
6 arkadaş -nasıl bir halet-i ruhiyeyse artık- erotik filmle coşmak istedik. Malum Ramazandan yeni çıkmıştık, seks hayatımıza(!) özgürlük geri gelmişti ve hormonlarımız bayramı bayram tadından öte yaşamamızı öğütlüyordu bize.
Herşey ani gelişti, paralar denkleştirildi. Tam bir saat önceden, yaş sorgulamasına takılmaksızın daldık sinemaya. Keskin bir rutubet kokusu eşliğinde, sinemanın zayıf ışıklarında kendimize perdeyi en etkin görebileceğimiz yerleri seçmeye çalıştık. Allahtan görevlinin elindeki feneri yardımıyla kıçımıza ıslaklık(!) bulaşmadan oturduk ve beklemeye başladık. Altıyken 10 olduk, sonra 20, 100 ve tüm koltuklar doldu. Abaza erkek güruh akını bununla son buldu mu; tabii ki hayır.
Akın akın erkek yağıyordu içeriye. Ara kısımlardaki merdivenler bile doldu. Hatta bir götlük yer açılsın diye rica eder oldu bazı abiler. 


Bizde isterdik böyle salonlarda izleyelim filmleri. Olmadı, olamadı.

Saat 14:00 olduğu anda gong çaldı. Yok be ne gongu, aniden ışıklar söndü ve salonda bir anda toplu fermuar açılışı sesi duyuldu. Aklına hemen fesatlık gelmesin sayın okuyucu, benim kotum düğmeliydi :)
Filmde büyük aktör, erotik filmlerin en bilindik neferlerinden Kazım Kartal abimiz başrolü kapmıştı. Filmin konusuna gelince... Tutan tuttuğunu tuttuğu yerde. Öhmmm. Yahu erotik filmde ne konusu bekliyordunuz ki ?
Ama filmde ters giden bir şeyler vardı. Onca hatunu zevkten dört köşe yapan Kazım abi ne olursa olsun soyunmuyordu. Sanki sinemadakilere nazire yaparcasına sadece fermuarını açıyor, kıçını kameraya dönüp kalçalarını ileri geri hareket ettiriyordu.



Kazım abinin kıçı hareketle birlikte bir büyüyor bir küçülüyordu. Filmin ilk yarım saati dolduğundan salondan ciddi homurdanmalar yükselmeye başlamıştı: "Soyunsana amk çocuğu".
Elem ve kederle dinliyordum konuşmaları, adam sanat icra ederken, tey teeeey.
Velhasıl filmin son kısmında asıl kız ve Kazım abi bir oda da karşılaştılar. Sanki rejisör olabilecek homurdanmaları senaryo zamanından farketmiş ve finali buna göre tasarlamıştı. Kazım abinin önce atkısı çıktı. Derken kaban, kazak, ayakkabı, çorap, pantolon, atlet, don...
Salondan alkış ve ıslık sesleri eşliğinde "Bravoooo"lar yükseldi. Fermuar civarında dolaşan eller şimdi Kazım abinin ritmik hareketlerine uyumlu bir şekilde "Yine de şahlanıyor aman, kolbaşının yandımda kıratı" türküsüne nispet yaparcasına bir aşağı bir yukarı hareket ediyordu...  
Netice de;
Sahnenin sonunda Kazım abinin yüzünde bir gülümseme, salondakilerin yüzünde bir gülümseme ve ıslak merdivenler...

Neyse ki o zamanlar 3d sinemalar yoktu

Bugün...
Kazım Kartal artık yok(Biyografisi için bknz: Kazım Kartal).
Post da bahsi geçen sinema artık yok.
VHS kasetler artık yok.

Her Ramazan Bayramında buruk bir sevinçle Kazım abiyi yadeden altı delikanlıdan ibaret dünya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bir göz atayım hele neler neler yazmışsın