27 Ekim 2013 Pazar

Minyon Fahişe

Aklıma geldi yine ve kendimi bok gibi hissettim. Tıpkı o gün gibi...

Üniversite zamanı. Okuduğum üniversitenin(ki genelde tüm üniversitelerde yapılırdı bunlar) bahar şenlikleri. İkinci vizelerden sonra bir hafta - öğrenci deyimiyle - kafaların dağıtıldığı malum zaman dilimi. Birbirine birkaç metre arayla toplaşan güruhun farklı müzikler eşliğinde dans ettiği( ya da benim gibi özürlülerin dans etmeyi beceremediği) topluluklar var. Birkaç dakika dans etmeye çalışıp yaptıklarıma kendim bile gülerek kenara çekiliyorum başarısız denemelerimde. Ben ki abisinin düğününde halayı bozuyorsun diye halaydan şutlanmış bir adam...


Hey adamım ! Senin sorunun o lanet olasıca kıçınla bacaklarının birbirinde bağımsız hareket etmesi. Bilmem anlatabildim mi.

Bizde şenliklerin leprikonları olarak(bir küp altınımız yok bizim, işimiz gücümüz haylazlık) içine su doldurduğumuz prezervatifleri dans eden güruhun arasına atıyoruz. Meraklı gözler bu sulu hava taarruzunun nereden geldiğini ararken biz diğer hedefleri vurma çabası ile sortilere başlamış oluyoruz.


- Çılgın Köpek burası Elvan Dalton, hedef 8-1-6 ve 1200 feetde.
- Elvan Dalton hedefe kilitlen ve atış serbest. Ben kuyruğumdaki piçle it dalaşına giriyorum.  

Ama o gece bunlardan hiçbiri olmuyor...

Sevdiğim bir arkadaşım var "uzun bacak". Fesatlık yapmaya gerek yok, burada kastedilen şey adamın penis boyu değil -ki böyle olsa uzun bacak değil üç bacak derdim-. Adamın bacakları vücuduna göre gerçekten uzun. Hep bahsettiği ama bir türlü tanışamadığımız bir sevgilisi var. Ve o gece tanışıyoruz.
10-12 kişilik bir grup kampüste" balkon" diye tabir ettiğimiz bir bölümdeyiz. Uzun bacak(UB) ve sevgilisi minyon fahişe(MF) çıkageliyorlar. Her birimizle ayrı ayrı tanıştırıyor sevgilisini. Biralar içiliyor, muhabbet koyulaşıyor. Birkaç kişi geceye doğru ayrılıyor.
Ayağa kalkıp balkondan aşağıda çamlığa doğru ele ele giden bir iki çifti seyrediyorum.


Herkes prezervatifleri boşa harcamıyor bizim gibi...

UB sigara içerken yanıma geliyor ve hiçbir şey konuşmadan "seviyorum" diyor. Gerçekten seviyorum, okuldan sonra evlenmeyi düşünüyorum. Gülümseyip "senin adına sevindim dostum" diyorum. Yanımıza MF yaklaşıyor. UB'den bir sigara alıp içmeye başlıyor. Kafası çakırkeyf besbelli. Bir şarkı mırıldanıyor ve ara ara dönüp gülümsüyor. Art niyetsiz bir şekilde gülümsemelerine gülümsemeyle karşılık veriyorum. UB sigarasını bitirip grubun yanına dönüyor. MF sigarasını içiyor, son bir fırt çekip bana doğru dönüp üflüyor. Geri dönecekken yanıma yaklaşıyor ve "çok hoşsun" diyor gözlerime bakıp.
E bunda ne var ki. Bir insanın bir diğerine bu lafı söylemesinde art niyet aramıyorum, aramak istemiyorum.
Ancak yanıldığımı anlamam için çokta uzun vakit geçmesi gerekmiyor...


Hey adamım, ver bakalım bir alt dudak.

İki ya da üç gün sonra telefonuma bir mesaj geliyor MF'den, müsaitsem konuşmak istediği şeyler olduğunu yazıyor. Zırhımı kuşanıp kararlaştırdığımız yere doğru gidiyorum. Benden önce gelip oturduğunu görüyorum. Kahvesiyle birlikte sigara içiyor. Bir şey söylemeden karşısına oturuyorum. Ben "nasılsın"lar eşliğinde ısınma turları beklerken MF gözlerimin içine bakıyor, lafı dolandırmadan "Senden çok hoşlandım, canım seninle olmak istiyor" diye bir şeyler geveliyor.


Hey bebek, bir kadının beni yatağa atmasına alışkın değilim.

Olanca gücümle salvolarına karşı koyarken kendime şaşırıyorum. Karşımda olanca kadınlığıyla benimle olmak istediğini söyleyen bir kadın ve "Arkadaşımın aşkısın şarkısını söyler edasıyla onu iten ben. Salak mıyım ? Belki. Ama küçük, ıslak bir deliğin beni benden almasına izin verdim mi ? Hayır.
Ses tonlarımız biraz yükseliyor ve sonunda nadiren söyleyeceğim bir çift lafı suratına haykırıyorum: "Siktir git". 

Ne kadar vakit geçtiğini hatırlamıyorum. Yine kampüsteki bir etkinlikte görüyorum MF'yi, yanıma yaklaşıyor. "Yine mi ya" düşüncesi kafamdan geçmeye başlamışken kulağıma eğilip "Senin reddettiğini neyse ki reddetmeyenler oldu" diyor ve sırıtarak yanımdan uzaklaşıyor. Bu onu son görüşüm oluyor zaten.

Bir süre sonra UB'den MF ile ayrıldıkları haberini alıyorum. "Neden anlamıyorum" diyor, "Herşey o kadar güzeldi ki". "Boşver dostum" diyorum, "Belki böylesi daha güzeldir."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bir göz atayım hele neler neler yazmışsın