Fuji dağını gören bir cadde de yürüyordum. Fuji tüm ihtişamıyla yeryüzünden yükselirken, ben sokakta çiçek açmış kiraz ağaçlarının etrafında yürüyordum.
Sağlı sollu minkaların(Geleneksel Japon Evleri) arasından hızlı adımlarla yürüyordum. Sanki takip ediliyormuş gibi soluk soluğaydım ve içimde bir an durup geriye dönüp bakma isteği vardı. Ama yapamıyordum
Evlerin arasından bana bakıp gülüşerek geyşaları hatırlıyorum sanki.(Rüyanın bu kısmında bir özeleştiri yapmak isterim: Geyşa kısmı içsel abazalığın dışsal vurumu olabilir :) )
Ama haklarını vermek lazım, özellikle ilk abla ziyadesiyle güzel, değil mi ?
Neyse efendim, hızlı hızlı ilerlerken ne olduğunu anlamadan bir anda takip edilen değil takip eden oldum. Hakikaten takip ediyordum, önde bir adam ve arkasında ben. Rüyanın en paranoyak kısmı da burasıydı: Takip ettiğim kişi yine bendim.
Ha bir de sokakta sürekli şu şarkı çalıyordu:
Arçıbıl: Abim gel şu şortla yatma huyundan vazgeç. Bak havalar soğudu. Kıçın açıkta kalmış bu gece.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bir göz atayım hele neler neler yazmışsın