9 Ekim 2012 Salı

Uysa da, uymasa da...

Bir kıç bu denli yakışır mı insana dedim, yakışırmış.

Selamlaşma faslı uzamadı seninle, sanki tanıyor gibiydim yıllardan beri. Yalnız değildim düşündüklerimde. Sonradan öğrenmiştim o zamanlar ikimizinde aptal birer paranoya içinde olduğunu; "Karşımdaki tanımadığım, fütursuzca içimi döktüğüm adam/kadın ya gerçekte hayatımda var olan kişiyse ? "
Saatlerin su gibi akmasının gerçek olduğunu öğrendim mesela. Bir gerçeklik daha vardı ki, yıllarca aradığım öteki yarımın etten kemikten var olduğuydu.
İşte sensizliği bu denli çekilmez kılanda bu belki, var olduğunu bilip sana uzanamamak.
Einstein'in izafiyet teorisini test ettim, doğruladım; yarım aklımla.
Saatler seninle saniyeymişçesine akıyordu işte
Belki zaman diye diretilen şey yalandı, insan ömrü bir kelebeğinki gibi bir gündü mesela.
Ve senli saatlerin bu enli hızlı akması da bunun en büyük ispatıydı.
...
İnsan dokunmadığı, hissetmediği bir bedene hükmeder miydi ? (Evet)
Peki ya kölesi olur muydu ? (Evet)
...
Arçıbıl: Abim, güzel abim. Durul artık biraz.
- Çok özlüyorum lan ben onu.
Arçıbıl: Ne yalan söyleyeyim bende.

1 yorum:

Bir göz atayım hele neler neler yazmışsın