Dünya önce bir gaz ve toz bulutuydu(Big Bang).
Sonra soğudu bir şekli şemali oldu, eli yüzü düzgünleşti vesaire.
Toprak oldu, su oldu, üzerinde ot bitti.
Sonra dünya insanla müşerref oldu. Eh sayıca insan artmaya başladığı an da "Yerleşim yeri" kavramı gelişti.
İlkin mağaralara yerleştiler. Yazdılar çizdiler.
Tosun Edebiyatının doğuşunun M.Ö. 25000 yılına dayandığını biliyor muydunuz :)
- Komşu mağaralardakiler birbirine gidip gelmeye başlayınca misafir odası ihtiyacı doğdu.
- Mağara da geceleri boş boş dururken seviştiler, ürediler. Çocuklar oldu, çocuklar büyüdü.Velhasıl çocuk odası ihtiyaç oldu.
- Her gece uykudan uyanıp dışarıya sıçmak zulüm gelmeye başlayınca tuvalet ihtiyaç oldu.
- Mağaranın ortasında balık pişirilipte, mağara balık kokmaya başlayınca evin hanımı dırdıra başladı, mutfak ihtiyaç oldu.
- Gece sevişen dini bütün mağara insanları anında gusül abdestini konforlu almak isteyince banyo ihtiyaç oldu.
vesaire vesaire vesaire.
Sonuçta kafada ampul yanan bir insan ev kavramını buldu(Tekerleği bulan kişi ile evi bulan kişi aynı olabilir, olmayabilir de. Araştırılmalı).
Karadenizli olduğunu düşündüğüm bir diğeri "ulen bu evi yapanların bir adı olmalı" diye düşünürken müteahhitliği buldu, falan feşmekan.
...
Buraya kadar anlattıklarımın konumuzla hiçbir ilgisi olmadığından postu bu satırdan itibaren okuyan kişinin pek birşey kaybettiği söylenemez. Ha okuyanlar küfretmesin lütfen, bozuşuruz.
Uzun bir süredir düşünüyordum oturduğum evi değiştirmeyi.
Netice itibarı ile evime 250 metre mesafede yeni bitmiş binanın bir dairesi aklıma yattı ve ev sahibiyle eve bakmak için sözleştik.
Kapıyı özenle açan ev sahibi odaları, evin konforunu vs anlata anlata bitiremiyordu. Zannedersin ki Kremlin Sarayı.
Abi ev 2 oda, bir salon, birde oda-mutfak var. Hani Amerikan mutfak yaptık o odayı, batılı bir hava kattı eve(bak hele dallamaya).
"Duvarlar saten alçı, lambalar asma tavana gömme spot, çift cephe, çift balkon, ankastre mutfak, yerler laminant parke" diye sayarken içimden aynı repliği tekrarlıyordum: "Sikmese bari".
Neyse ki herif heteroseksüelmiş, ilişmedik birbirimize.
Ve en merak ettiğim bölüme geldiğinde kalbim yerinden fırlayacakmış gibi çarpmaya başladı. Önce alaturka tuvalet ve sonrasında alafranga tuvalete baktık, "Bingoooooo".
...
Test sürüşü yapılmıştı bile.
Gözlerimi kapatır gibi yapıp sağ elimin işaret parmağıyla havada bir kavis çizdim ve tuvaletin deliğini göstererek sordum:
-Bu bu, nedir Bu ?
Ev sahibi olanca şirinliğiyle cevapladı.
-Bok abi, bildiğin bok. Bizim işçiler çalışırken sıçmışlar. E insan tabii ihtiyaç hasıl olunca sıçacaklar. Keşke suyu bol dökseydi keratalar, ehihehuhe.
Ömrü hayatımda 3. kez bir evin ilk kiracısı olacağım(İlki ailemle yaşadığım kısa pantolonlu zamanlara rastlar). Ve bu olay 3. kere başıma geliyor.
Lütfen bilen biri şu sorulara cevap versin:
1)İnşaat işçiliğinde, yeni evin helasına sıçarken bokuyla imza atmak adetten midir ?
2)Amele sümüğünün yapışması dillere destandır. Amele boku da bu denli yapışıp kalmak zorunda mıdır ?
Netice itibarı ile:
Evi tuttum, boktan numune aldırıp emniyet kriminal laboratuvara gönderdim.
Bulacağım o ipneyi/ipneleri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bir göz atayım hele neler neler yazmışsın