Uslandım mı ? Hayır.
Üniversite zamanı. Vakit geçmişlerden bir vakit, pazar günü öğlen sonrası, hava kapalı heyhat.
İki arkadaş sahilde volta atıp dünyayı kurtarma telaşındayız.
- Abi bu dünya nasıl kurtulur sence ?
+ Olum bu rus avratları klonlayıp tüm dünyaya yayacaksın. Hatta her erkeğe 3-5 tane düşecek. Ancak kurtulur dünya.
Derken bir cisim yaklaşıyor uzaktan.
Bu, bu göktaşı, hayır bir uçak, hayır leylek, Süperman. Süperman mı ? Ne lan bu ? Eeeeh sikerim bir başka arkadaşmış gelen.
Naber, nasılsın'lar havada uçuyor, sesler atmosfere varıyor. Sonra troposfere inip yağmur oluyor. O yağmurlar yeryüzüne yağıp bir çiçeğin damarlarına giriyor. Sonra o çiçeğin özüne bir kelebek konuyor.
"Hacı kelebeğin üzerine bastığımda "cork" diye patladı hayvanat yea" dedi.
"Olum çok götsün, kihkihkih" diye cevap verdi yanımdaki diğer arkadaşım.
Kelebekleri sevelim, öpelim, okşayalım.
Lafı dolandırmayı sevmiyor yeni gelen.
"Olum" diyor "Hadi sinemaya gidelim".
"Hacı" diyor beri ki. "Biz dün gittik, bu hafta ki filmler bir boka yaramaz".
"Olum normal filmler değil lan, ben size mutluluğun anahtarını sunuyorum. Hadi porno alemine akalım."
"Yok olum biz böyle iyiyiz" diyor beri ki.
"Biletler benden" diyor öteki.
Ben mi ne yapıyorum. Tenis maçı seyreder gibi kafam bir o yanda bir bu yanda.
"Neyse seni mi kıracağız kardeşim" diyor beri ki ve emin adımlarla yol alıyoruz.
Sinema girişinde keskin bir rutubet kokusu karşılıyor yine. Yine diyorum, zira geçmişten gelen bir anım var ki ahanda burada.
Yer göstericinin zayıf lambasıyla arka koltuklarda kendimize yer buluyoruz. Üçüncü şahıs bizden 3 koltuk yan tarafa oturup avını bekleyen bir şahin sabırsızlığında filmi beklemeye başlıyor.
Sol elim, sadık yarim benim
Gonk çalıyor, film başlıyor. Konuya gelince:
Efendim bir adam var, bir de kadın var. Adam kadını öhhhm. İnsan ırkını nasıl arttırabiliriz diye kütüphane de bir masa üzerinde altlı üstlü düşünüyorlar.
Ancak filmde göze çarpan(!) bir ayrıntı var ki adam tripot. Hani kimisi yemek yer kas yapar, kimi si göbek yapar. Bu herifin de tüm yedikleri pipisine gitmiş anlayacağınız.
Arkada iki arkadaş kritik yapıp gülerken ışıkçının sıklıkla geriye dönüp: "Beyler sessiz olalım lütfen" uyarısıyla karşılaşıyoruz. Neyse ki sinemayı dolduran abaza güruh naif insanlardan oluşmakta. Yoksa konsantrasyonu bozan bu iki gencin toplu tecavüze uğraması içten bile değil.
Üçüncü şahıs mı ?
Karanlıkta önündeki elinin karaltısını seçebiliyorum.
"Hacı fazla kurcalama, ayarı bozulur" diyorum, "Olum bir sus artık" diyor. Pezevenk, zannedersin ki Woody Allen filmi izliyor pür dikkat.
Gençler neler oluyor orada ?
Final sahnesi unutulmaz. Kadın sereserpe masa da. Adam -uzun uğraşlar sonucu- birkaç damla bırakıyor kadının göbeğine.
Ve sinemayı çınlatacak sesim duyuluyor:
"Yuh be tripot, itfaiye hortumundan çıka çıka birkaç damla mı çıktı ?"
Film ekibi sanki bu sahneyi ve olası tepkileri çalışmış gibi. Lafım bittiği anda Tripot hortumun sonundan başına doğru"bakalım içeride neler kalmış" der gibi bir hareket yapıyor.
Kadının tüm vücuduna muson yağmurları iniyor, kadın sele kapılıyor, kadın boğuluyor.
"Ohhhhaaaaa" dememle birlikte, sinemadaki tüm izleyiciler arkaya doğru dönüp "şaaaak" diye hareket çekiyor bana. Susuyorum, küçülüyorum koltukta. İki büklüm, üç büklüm, büklüm büklüm oluyorum.
Filmin sonuna kadar "Dut yemiş bülbül mode on" vaziyetindeyim.
Film bitiyor, sinemadan dışarı adımımı atıyorum.
"Hava açmış oğlum diyorum, karnı acıkan var mı ?"