23 Haziran 2015 Salı

Beşi Bir Yerde

Hayatımın belki de en zor günü beni bekliyordu...

Daha önceleride benzer hadiseler yaşamıştım üstelik. Aynı odada 3 farklı kişi varken onlarla tek başıma mücadele(!) etmiş ve harika performanslarda göstermiştim. Ama bu kez farklıydı, bu kez ben hariç beş, evet tam beş kişi vardı odada. Yetebilecek miydim acaba ? Stres, heyecan, adrenalin...
Loş bir odadaydık. Her giren önce benimle bir göz teması kuruyor ve pis pis sırıtıyordu. Ekip tamamlandığı anda fazla beklemeyelim fikri hasıl oldu hepimizde.
İlki önüme geldi ve "İşte benimki bu" diye gösterdi. Sonra bir diğeri ve diğerleri.
Hepsi birbirinden leziz, birbirinden zor.



İlkine giriştim, seri halde, olanca hızımla. Sol şakağımda ince bir ter tanesi hissettim. Odada geri kalanlar bizi izliyor, bir yandan da fazla ses çıkarmamaya özen göstererek aralarında kıkırdaşıyorlardı. "Klimayı mı çalıştırsak acaba ?" dedi yaşça en büyük olanı. Yüzümden akmaya başlayan ter damlaları ve vücudumun her yanını basan sıcaklık "Evet" demem için yeterli sebep oluşturuyordu.

Sonra içlerinden biri "Eğer sizi rahatsız ediyorsak dışarı çıkabiliriz" diye birşeyler geveledi. "Hayır" dedim, "İzleyin ve keyfini çıkarmaya bakın".
Sonra ikincisini özenle masanın üzerine yatırdım. Parmak uçlarımla, kibarca dokundum ona.
Ve üçüncü,
ve dördüncü,
ve sonuncu...

İtiraf etmeliyim; en detaylı çalışmayı beşincide yaptım. En mükemmel performansım da buydu diyebilirim.

10 dakika ara verdik, evet sadece 10 dakika. Benim insan olduğum unutulmuştu sanki. Ve ritüel tekrar başladı. Bu kez belirli bir sıralama olmaksızın gelmeye başladılar. Bazen ikisi, hatta üçü aynı anda gelip beni nefessiz bırakıyorlardı. Vücudumun halsizleşmeye başladığını hissediyordum. Yapmaktan keyif aldığım bu şeyden koşarak uzaklaşma isteği belirdi bir anda.

"Selam abi, ben kaçarak uzaklaşma isteği" diye kendisini tanıttı. "Siktir git lan" diye tekme tokat daldım. Zaten hırslı ve performanslıyım. Böyle "dup dup dup" vuruyorum. Allah yaratmış demiyorum.
Neyse efendim konumuza dönelim. Gücüm tükenmeye başlamıştı ve beşli hep beraber üzerime üzerime geliyordu. Birer ikişer saydırayım dedim olmadı. Nihayetinde bulduğum ilk koltuğa çöktüm kaldım aniden. "Benden bu kadar" dedim.
O an bir ferahlık hissettim. Sanki bir aydınlanma, bir huzur. "Hassiktir" dedim, tavandaki klimanın serinliğiymiş. "Terliyim, hasta olmasam bari".
Hep bir ağızdan sözleşmişçesine "Sen odadan çıkabilirsin, biz aramızda görüşüp az sonra çağıracağız seni" dediler.
Odadan çıktım, kafam karışıktı, midem bulanmış, beynimse süngere dönmüştü.




10 dk. sonra:

"Tebrikler" dediler, "Doktora yeterlilik sınavını başarıyla geçtin". "Aralarda zorlanmış olsanda, cevapların bizi tatmin etti".
"Sizi tatmin etmek mi ?"
"Yahu beni böcek gibi ezdiniz, dinlene dinlene dövdünüz, beynimi tokatladınız, yenilmedim ama ezildim, salıncak kurup ağzıma sallana sallana sıçtınız. Japonlar "Göte giren şemsiye açılmaz" derler(bu sözü bir başka millette söylemiş olabilir, emin değilim). Ulen siz benim götüme normal şemsiyeyi bırak plaj şemsiyesi...Bırak bırak onu da bırak bildiğin eşşek kadar büfe şemsiyesini sokup içimde açtınız. Bu mu sizin tatmin anlayışınız amk" demek isterdim, diyemedim.




Velhasıl yeterli gelmişim. Darısı doktora tezine...


2 yorum:

  1. hadi rastgele :)

    bin tane iş görüşmesine girdim, sevgililerimin ailesi ile tanıştım ama hiç biri beni şu yeterlik muhabbetinde otoritelerin karşısına geçip de birbiri ardına gelen sorulara cevap verirken bir yandan da bu son olsun sormayın artık diyen ben kadar aciz hissettirmedi yeminle.

    YanıtlaSil
  2. Sınavın adında pislik var zati.
    Yeterlilik ne amk ?
    Neye yeteceğim, dahası kime ?
    Neyse ki atlattık, bünye normalleşmeye başladı :)

    YanıtlaSil

Bir göz atayım hele neler neler yazmışsın