-Bedeninin fiyatı nedir peki ?
+Seansım bıdı bıdı lira"
Bir şarkı vardı sözlerinin sadece şu kısmını hatırladığım:
"Long long time ago, i can still remember".
"Long long time ago, i can still remember".
Uzun uzuuuuun zaman önce, İç Anadolunun bir şehrinde yaşandı tüm bunlar.
İşlettiğimiz ufak bir büfe vardı ve az ilerisinde de öğrenci yurdu. Üniversiteye yeni başladığım yıldı sanırım; emin değilim ama ya gidecektim yada ilk yılı bitirmiş ve yaz tatilinin son günlerini yaşıyordum.
Yakıcı bir öğleden sonraydı, bir anda kasırgalar kopmaya başladı büfenin önündeki kaldırımda. Ortalık toz duman ve güpegündüz şimşekler çaktı bir an. Ve hayat bir film şeridi gibiyse, filmin tam o anında kameranın görüş açısına girdi "O".
"Salına salına sinsice, girdin kanıma gizlice bebeğim..."
Esmer teni, simsiyah dalgalı saçları, kırmızı rujlu ve abartı olmayan dudakları, simsiyah kocaman gözleri ve hafif balıketli vücuduyla kitlendim kaldım ve bu durumu çözebilecek hiçbir çilingir tanımıyordum. Sadece bakıyordum az ötemden geçmekte olan afet-ü devrana. Sonra bir sesle irkildim:"Bir kısa Maltepe alabilir miyim hocam ?"
"Sigara sağlığa zararlıdır bayım, ben size üçlü sarma tavsiye ederim. Hem kafası da iyidir."
Gönülsüzce gelen müşterinin talebi karşılandı ama hatun kişisi de çoktan gözden kaybolmuştu.
Sonraki günler benzer halde geçmeye başladı, kız görünür hale gelince dünya görünmez oluyordu benim için, yer yarılıyor herşey birbirine giriyordu; gökten sanki kasalar dolusu elma düşüyor ve fakat heyhat hiçbiri bana isabet etmiyordu.
Ara ara gelip bilet, sigara vs. alıyor ve esnaf-müşteri sohbetinden fazlası olmuyordu aramızda; olamıyordu belki de. Her gördüğümde ani kekemelik ve geçici "serebral vajinismus" geçiriyordum.
"Bu böyle devam etmez dostum, kıza açılmalıyız"
Kendi kendime söylendiğim bir gündü yine. Esas kız yolun başında göründüğünde iki tokat patlattım kendime: "Hadi Rocky dedim, bu sefer olacak".
Neticeyi aldımda; kızın büfeye uğraması, bilet isterken gözümün içine bakması neticesinde dudaklarımdan hala anlamlandıramadığım şu cümleler döküldü "Eeee, şey. Senle ben, yani işte biz. Buluşsak ya bir yerlerde".
Tamam kabul ediyorum tarihin en mükemmel çıkma teklifi değildi, hatta iyi bile değildi, hatta teklif bile değildi. Peki neydi bu ya. Neyse fazla takılmayalım.
Kızın o masumane gülümsemesi ve yuvarlak çerçeveli gözlüklerinin üstünden bakıp gülümsemesini hatırlıyorum.
"Peki dedi, bu akşam saat 6'da X marketin kafeteryasında bekle"
"Rimbambom çok şükür dostlar, benimde artık bir sevgilim var."
O gün bitmek bilmedi sanki, dakikalar geçmedi, saatler dolmadı...
Saat 18:00
Kalbimde enteresan bir çarpma vardı, ritim bozukluğumu dersiniz, heyecan mı dersiniz, şapşallık mı bilemem. Dakikalar geçiyor heyhat esmer afetimiz görünmüyordu.
O bir saat nasıl geçti bilemedim. Yoktu, olamazdı, olmamalıydı. Ama olmuştu işte.
"Ekildik oğlum" dedim kendi kendime. Yürüme mesafesindeki arkadaşlarımın evine yürürken üstüne üstlük bir de yağmur başladı. Önce ahmakıslatan başlayıp birden sağanağa çevirdi yağmur. "Ahmakıslatan altında bir ahmak" olmaktan öte sırılsıklamdan öte bir hale gelmiştim.
"Hey adamım ! Külotundan su damlıyor."
Saat 19:05
İki çift göz ve ağızdolusu kahkahalarla karşılandım kapı açılınca.
+ Olum ne bu hal, yağmur mu başladı yoksa ?
- Ekildik abi, sanırım.
Kısa bir durum kritiği yapılınca kızın saat 6 dememiş olabileceğine karar verildi. "Hasta mısın sen o 7 yada 8 demiştir sana" nidaları eşliğinde o yolu ve yağmuru tekrar çektim. Sırılsıklam bir şekilde kafeteryada geçen bir yarım saatin eşliğinde arkadaşların yanına umutsuz yolculuğum bu kez yağmursuz oldu.
"Ey ulu Poseidon, seninle hesabımız daha bitmedi"
Saat 21:00
Sıcak bir kupa çay, değişen üstbaş ve kahkahalar eşliğinde "Evet abi ekildik işte" diye hayıflanmalar.
Şimdi burada bitti desem sanki birşeyler eksik kalacak. Bitmedi tabii ki...
Tam bir dönem sonra ara tatil için yine ailemin yanındayım ve büfedeyim. Ufaktan bir rüzgar esiyor ya, bunu iç anadolunun kışına veriyorum. Ama hayır ya ! Olamaz. İşte tam karşımda, ve yanında sevgilisi. Kaldırımda yürürken bana doğru dönüp ufak bir gülücükle birlikte tek gözünü kırpıyor ve sevgilisine daha bir sarılıp yoluna devam ediyor.
Ve dilimden tek bir kelime dökülüyor o anda "Orospu"
"Sigara sağlığa zararlıdır bayım, ben size üçlü sarma tavsiye ederim. Hem kafası da iyidir."
Gönülsüzce gelen müşterinin talebi karşılandı ama hatun kişisi de çoktan gözden kaybolmuştu.
Sonraki günler benzer halde geçmeye başladı, kız görünür hale gelince dünya görünmez oluyordu benim için, yer yarılıyor herşey birbirine giriyordu; gökten sanki kasalar dolusu elma düşüyor ve fakat heyhat hiçbiri bana isabet etmiyordu.
Ara ara gelip bilet, sigara vs. alıyor ve esnaf-müşteri sohbetinden fazlası olmuyordu aramızda; olamıyordu belki de. Her gördüğümde ani kekemelik ve geçici "serebral vajinismus" geçiriyordum.
"Bu böyle devam etmez dostum, kıza açılmalıyız"
Kendi kendime söylendiğim bir gündü yine. Esas kız yolun başında göründüğünde iki tokat patlattım kendime: "Hadi Rocky dedim, bu sefer olacak".
Neticeyi aldımda; kızın büfeye uğraması, bilet isterken gözümün içine bakması neticesinde dudaklarımdan hala anlamlandıramadığım şu cümleler döküldü "Eeee, şey. Senle ben, yani işte biz. Buluşsak ya bir yerlerde".
Tamam kabul ediyorum tarihin en mükemmel çıkma teklifi değildi, hatta iyi bile değildi, hatta teklif bile değildi. Peki neydi bu ya. Neyse fazla takılmayalım.
Kızın o masumane gülümsemesi ve yuvarlak çerçeveli gözlüklerinin üstünden bakıp gülümsemesini hatırlıyorum.
"Peki dedi, bu akşam saat 6'da X marketin kafeteryasında bekle"
"Rimbambom çok şükür dostlar, benimde artık bir sevgilim var."
O gün bitmek bilmedi sanki, dakikalar geçmedi, saatler dolmadı...
Saat 18:00
Kalbimde enteresan bir çarpma vardı, ritim bozukluğumu dersiniz, heyecan mı dersiniz, şapşallık mı bilemem. Dakikalar geçiyor heyhat esmer afetimiz görünmüyordu.
O bir saat nasıl geçti bilemedim. Yoktu, olamazdı, olmamalıydı. Ama olmuştu işte.
"Ekildik oğlum" dedim kendi kendime. Yürüme mesafesindeki arkadaşlarımın evine yürürken üstüne üstlük bir de yağmur başladı. Önce ahmakıslatan başlayıp birden sağanağa çevirdi yağmur. "Ahmakıslatan altında bir ahmak" olmaktan öte sırılsıklamdan öte bir hale gelmiştim.
"Hey adamım ! Külotundan su damlıyor."
Saat 19:05
İki çift göz ve ağızdolusu kahkahalarla karşılandım kapı açılınca.
+ Olum ne bu hal, yağmur mu başladı yoksa ?
- Ekildik abi, sanırım.
Kısa bir durum kritiği yapılınca kızın saat 6 dememiş olabileceğine karar verildi. "Hasta mısın sen o 7 yada 8 demiştir sana" nidaları eşliğinde o yolu ve yağmuru tekrar çektim. Sırılsıklam bir şekilde kafeteryada geçen bir yarım saatin eşliğinde arkadaşların yanına umutsuz yolculuğum bu kez yağmursuz oldu.
"Ey ulu Poseidon, seninle hesabımız daha bitmedi"
Saat 21:00
Sıcak bir kupa çay, değişen üstbaş ve kahkahalar eşliğinde "Evet abi ekildik işte" diye hayıflanmalar.
Şimdi burada bitti desem sanki birşeyler eksik kalacak. Bitmedi tabii ki...
Tam bir dönem sonra ara tatil için yine ailemin yanındayım ve büfedeyim. Ufaktan bir rüzgar esiyor ya, bunu iç anadolunun kışına veriyorum. Ama hayır ya ! Olamaz. İşte tam karşımda, ve yanında sevgilisi. Kaldırımda yürürken bana doğru dönüp ufak bir gülücükle birlikte tek gözünü kırpıyor ve sevgilisine daha bir sarılıp yoluna devam ediyor.
Ve dilimden tek bir kelime dökülüyor o anda "Orospu"