30 Ekim 2012 Salı

Bu Şarkıların Hepsi Bana Seni Hatırlatacak

 
Bu ise sanki hep biraz daha fazla hatırlatacak Seni
 
4 Kasımda dinledim bu şarkıyı; sözleri Seni hatırlattı...
Sen olmasan da seni sevmek böyle birşey...

17 Ekim 2012 Çarşamba

Bunu Ben Yazmış Olmalıydım

Bu şiiri ben yazmış olmalıydım. Ne de güzel anlatmış Cemal Süreyya seni.
Hani gözlerimi kapatıp dinleyip bu şiiri ağlayasım var.
Evet tam şu an ağlayasım var...

" Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin

Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
                                                            İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
                                                            dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra

Sonrası iyilik güzellik. "

16 Ekim 2012 Salı

Nerden Başlasam, Neyi Anlatsam-1

Herşey Sivrisineğin vücuduma şırıngasını sokup kanımı emmeye başlamasıyla başladı. Ben uykumun en tatlı yerindeyken adi şıllık benimle kan kardeşi olmaya ciddi niyetli şekilde kanımı emmekle meşguldü. Yahu anlıyorum sende besleneceksin ama böyle ilk andan da yüklenmeye gerek yok di mi ama ?
Bu şıllık kanımı emerken bir diğer arkadaşı ise kulak zarıma tecavüz etmek istercesine çıkardığı sesle savlolar ve pikeler yapıyor, uçuş becerilerini baş hizamda artırmaya çalışıyordu.
ve gözlerim ağır ağır açıldı...
"Ulen sinekliğin kenarı açık kalmış" diye söylendim.
Tam kalkıp düzelteyim diyordum ki kolumdaki şıllıkla göz göze geldik. Gözlerini resmen kan bürümüştü. Davul gibi şişmiş vücuduna oranla kafası ufacıktı. Yalvaran gözlerle bakmaya başladı.
Acısız bir ölüm oldu...
Sağ elim havada bir kavis yapıp vücudunda patladı.
"Cork" sesiyle birlikte zaten bana ait olan kan elimle kolum arasına yayıldı.
"Vay amına koyyim, ne emmiş be" dedim.
Elimi ve kolumu temizlemek için lavaboya ilerlerken kendi kendime söyleniyordum: "Oda da bir sivrisinek daha var olum".

Niye Bilmiyorum...

Niye bilmiyorum ama bu dörtlüğü bir tuvalet yazısı olarak okuduğumdan beri seviyorum:

Yürü ey ehl-i kafir endamını sikeyim,
Bana kafa tutan ecdadını sikeyim,
Ben Ferhat mıyım ki bir kız için dağları deleyim,
Ferhatı da sikeyim, Şirini de sikeyim...

15 Ekim 2012 Pazartesi

Arçibıl'la Sohbetler Serisi

Arçibıl, Allahın belası... Olman gereken zamanda ol be burada.
Arçibıl: Abicim patlama işte, geldik.
Konuşamamaktan patladım, bak kaç gündür gezinirklen kendi kendime konuşuyorum, ortaya bir çık diye bekledim seni, ama yok.
Arçibıl: E bazende kendi kendine yetebil istiyorum.
Ulen denyo sen benim içsesim değil misin ?
Arçibıl: Evet ama bu denyo lafını kullanmasak...
Ya yedirtme canım sıkkın olum. Başıboş kaldık mı ikimiz başbaşa yine.
Arçibıl: Eski günlerdeki gibi mi abicim.
Hay abin tecavüz etsin sana. Oğlum herşey bitti diyorum hala şebeklik peşindesin.
Arçibıl: Deme abi, ne olursun deme.
Dedim be Arçıbıl, dedim amına koyiyim. Bitti.
Arçibıl: Şimdi öksüz kaldık desene...

12 Ekim 2012 Cuma

Deniz Kabuğu

ve Arçıbıl mikrofonda:

İki aptal ve bir deniz kabuğunun hikayesi bu...
Erkek olan kıza bir deniz kabuğu çıkarıyor dipten ve kız adama aşık. Deniz kabuğu seviniyor buna; bir aşkın tek taşı oldum diye...
Kız hayal ediyor kulağına deniz kabuğunu dayadığını ve erkeğin sesini duyduğunu. Ve erkek deniz kabuğunun içine "seni seviyorum" diye fısıldıyor; kızın kabuğu kulağına götüreceğini bilerek.
ve deniz kabuğu bir aşka tanıklık ettiği için mutlu...
İki aptal; umarsızca ama umutla severken deniz kabuğu bir köşede bekliyor.
Gün gelecek iki aşık ellerini aynı anda deniz kabuğuna sürecek.
Kısa bir hikayeydi bu.
İki aptalın ve bir deniz kabuğunun.
O aptal seni seviyor ve deniz kabuğu sapasağlam seni bekliyor...

10 Ekim 2012 Çarşamba

Bilirim...

Bilirim...
Şiir sevmezsin, mum ışığı ve ay ışığıda.
Otur sevdiğim yanıbaşıma. Başın olması gerektiği yere, göğsümün sol yanına yaslansın.
Ciğerlerim dolu dolu sen olsun ve aldığın nefes ben kokayım.
Sevmezsin şiirleri ve belki şairleri de. Ama otur kadınım; sana bugün biraz Nazım okuyayım:

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını bastın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.

9 Ekim 2012 Salı

Uysa da, uymasa da...

Bir kıç bu denli yakışır mı insana dedim, yakışırmış.

Selamlaşma faslı uzamadı seninle, sanki tanıyor gibiydim yıllardan beri. Yalnız değildim düşündüklerimde. Sonradan öğrenmiştim o zamanlar ikimizinde aptal birer paranoya içinde olduğunu; "Karşımdaki tanımadığım, fütursuzca içimi döktüğüm adam/kadın ya gerçekte hayatımda var olan kişiyse ? "
Saatlerin su gibi akmasının gerçek olduğunu öğrendim mesela. Bir gerçeklik daha vardı ki, yıllarca aradığım öteki yarımın etten kemikten var olduğuydu.
İşte sensizliği bu denli çekilmez kılanda bu belki, var olduğunu bilip sana uzanamamak.
Einstein'in izafiyet teorisini test ettim, doğruladım; yarım aklımla.
Saatler seninle saniyeymişçesine akıyordu işte
Belki zaman diye diretilen şey yalandı, insan ömrü bir kelebeğinki gibi bir gündü mesela.
Ve senli saatlerin bu enli hızlı akması da bunun en büyük ispatıydı.
...
İnsan dokunmadığı, hissetmediği bir bedene hükmeder miydi ? (Evet)
Peki ya kölesi olur muydu ? (Evet)
...
Arçıbıl: Abim, güzel abim. Durul artık biraz.
- Çok özlüyorum lan ben onu.
Arçıbıl: Ne yalan söyleyeyim bende.